Kalp cerrahisinde kalp akciğer makinası yöntemi ve geliştirilen miyokard koruma yöntemleri, gerek kalp kapak ve defektleri ile büyük damar ameliyatlarında, gerekse koroner bypass ameliyatlarında yıllarca başarılı şekilde kullanılmış ve halen kullanılmaktadır. Kalp akciğer makinası yöntemi ve miyokard koruma tekniklerinin gelişmesiyle koroner cerrahisi yaygınlaşmıştır. Ancak yapay dolaşım yöntemleri özellikle uzun süren uygulamalarda birçok fizyolojik mekanizmayı olumsuz yönde etkiler. Kalp akciğer makinası yöntemi sırasında kanın yapay yüzeylerle teması, kan hücreleri ve hümoral sistemleri aktive ederek birçok korunma mekanizmasını tetikler ve sistemik inflamatuar yanıta yol açar. Aşırı tepki veya olağan hücresel ve hümoral değişiklerin hemen tüm sistemlerde bazen önemli klinik patolojik tablolar oluşturabildiği bilinmektedir.
Günümüze dek birçok teknik gelişmeden faydalanarak kalp akciğer makinası yönteminin organizmadaki olumsuz etkileri en aza indirilmeye ve yeterli güvenlik sağlanmaya çalışılmaktadır, ancak kalp akciğer makinası yöntemi halen morbidite ve mortaliteyi arttıran bir uygulama olarak değerlendirilmektedir. Özellikle 1990’lı yıllarda genel olarak cerrahi girişimlerde daha az invaziv yöntemler ve küçük kesilerin popüler hale gelmesiyle, koroner cerrahisinde en önemli invazyon olarak tanımlanabilecek kalp akciğer makinası yöntemi tekniklerinin elimine edilmesi için girişimler artmıştır. Çalışan kalpte koroner cerrahisi uygulamaları dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de önceleri çoğunlukla sol ön inen ve sağ koroner arterlerle sınırlı olarak ve miyokard stabilizörleri kullanılmadan hastaların küçük bir kısmında (yaklaşık %5-15) uygulanmıştır.
Kalp akciğer makinası yöntemi yardımı olmaksızın çalışan kalpte koroner cerrahisinin gelişmesi ve yaygınlaşmasında, oldukça basit temel prensiplerle geliştirilen teknik ve araçlarla anastomoz sahasında “lokal miyokard stabilizasyonunun sağlanması” en önemli rolü oynamıştır. Lokal miyokard stabilizatörlerinin kullanıma girmesiyle 1997-1998 yıllarında ivme kazanan kalp akciğer makinası yöntemi kullanmadan çalışan kalpte koroner cerrahisi uygulamaları (OPCAB = pompasız koroner arter bypass cerrahisi) bazı merkezlerde seyrek kontrendikasyonlar dışında tüm koroner cerrahisi girişimlerini kapsayan rutin uygulama haline gelmiştir.
Özetle; kalp akciğer makinası olmadan veya çalışan kalp baypas cerrahisinde, bypass ameliyat esnasında atmaya devam eder. Geleneksel olarak, koroner bypass ameliyatı, kardiyopulmoner baypas (kalp akciğer makinesi) yardımı ile yapılmaktadır. Pompasız veya çalışan kalp ameliyatı sırasında, kalp-akciğer makinesi kullanılmaz. Bypass yapılan kısmı stabilize etmek için gelişmiş ekipman kullanılır. Bu arada, kalbin geri kalanı pompalamaya devam etmekte ve vücuda kan dolaşımını sağlamaktadır. Böylece yukarıda sayılan kalp akciğer makinasının yan etkilerinden korunmaya çalışılır. Özellikle yaşlı, daha önce felç geçirmiş, kalp kasılma gücü azalmış ve kalp akciğer makinası yan etkilerini tolere edemeyebilecek, ilerlemiş böbrek ve akciğer hastalığı ve kalpten çıkan ana atar damarı (asendan aorta) kireçlenmiş hastalarda çalışan kalpte koroner bypass tekniği iyi bir alternatif olabilmektedir.